Genel

Memleketin ve milletin en esaslı düşmanı: Cumhuriyet Halk Partisi

Kemalist eğitim sisteminin ürettiği; dinle, diyanetle, mâzî ile ilgisi olmayan saplantılı, muhakemeden mahrum, bir nevi putperest olmaları… CHP’nin özeti işte bu cümleler…

Diktatörlük CHP’nin eseri, zulüm mesleği. İnanç, tarih ve gelenek düşmanlığı ise vazgeçilmezi. Terör örgütü FETÖ bizatihi CHP eliyle kuruldu. CHP eliyle beslendi, büyütüldü. Bugün de birbirlerini koruyup kolluyorlar.

Kurulduğu günden, hatta babası İttihat ve Terakki ve dedesi Jön Türklerden bu yana Türkiye’nin en büyük meselesi CHP’dir.

Durum dün neyse bugün de aynı. Köşelerini kaşarlıların tuttuğu şerrin Sözcü’sünün başyazarı Rahmi Turan’ın yazısı ile başlayan CHP tartışması dallanıp budaklandıkça cadı kazanının suyu daha da ısınacak.

Aslına bakarsanız, CHP kazanına dışarıdan odun atmaya gerek yok. Zira birbirlerini yemek için CHP’nin başkasına ihtiyacı yok. Bu yüzden bizlere düşen kenara çekilip seyretmek…

Gerçek Hayat okurlarına, CHP’nin kim olduğunu anlatmak gereksiz olabilir. Ama bu milletin önemli bir bölümünün buna ihtiyacı var, özellikle de gençlerin.

CHP deyince akla ilk gelen şey, İslam’a duyduğu nefret ve darbeci oluşu. Dönme ve masonların istilası altında bir partiden bahsediyoruz. Rahmetli Erbakan hocanın tabiriyle, “hayra fren, şerre motor” bir fırkadan.

Diktatörlük onun eseri, zulüm onun mesleği. İnanç, tarih ve gelenek düşmanlığı onun vazgeçilmezi.

Nasıl ki, bugün terör örgütlerinin siyasi kolları ve hatta bizatihi elemanları ile iş tutuyorsa; geçmişte bunları kuran da bizzat kendisi.

Mesela terör örgütü FETÖ bizatihi CHP eliyle kuruldu. CHP eliyle beslendi, büyütüldü. Bugün de birbirlerini koruyup kolluyorlar.

Gizli oy, açık sayım onun eseri. Sandıkta kaybedince çılgına dönüp darbe yaptıran yine kendisi.

Daha darbe gerçekleşmeden kimlerin asılıp, kimlerin hafif mahkûmiyetler ve aflarla aklanacağını planlayan onun genel başkanı mason İsmet İnönü.

İnönü’nün önü ve sonu arasında da bir fark yok. Dünü ile bugünü arasında fark olmadığı gibi.

Mesela İnönü’nün yerine CHP koltuğuna oturan mason Bülent Ecevit, 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 4 gün sonra CHP’nin Ulus gazetesinde 27 Mayıs’ı yani darbeyi öven bir yazı kaleme alıyor.

Övmek ne kelime adeta tapıyor. 27 Mayıs darbesini ‘demokrasi’ olarak tarif ediyor. Neymiş halk ile asker el ele verip 27 Mayıs’ı yapmışmış.

27 Mayıs darbesini öven Ecevit nasıl oluyor da “Demokrat” adlandırılıyor..

O halde, CHP’nin bir diğer mason genel başkanı Bülent Ecevit’in 1 Haziran 1960’da Ulus Gazetesindeki “Paylaşılan sorumluluk” başlıklı yazısındaki rezil cümlelerini okuyalım:

Bülent Ecevit: “Türk Ordusu, bütün dünyanın hayranlığını çekecek kadar başarılı, medenî ve meşru bir ihtilâl hareketini görülmemiş bir süratle 2 saat içinde bütün yurtta zafere ulaştırdığı andan itibaren, demokratik rejimin sosyal müesseselerin ve Cumhuriyet devrimlerinin kurtarılması için faaliyete geçmiştir.

Nasıl, ihtilâl hareketinin kan dökülmeksizin 2 saat için de başarılabilmesi, halkla ordu arasındaki dayanışma sayesinde mümkün olmuşsa, demokratik rejimin bir an önce kurulabilmesi ve bu rejimin verimli bir şekilde islemesini sağlayacak manevi ve maddi şartların hazırlanabilmesi de aynı dayanışmanın devamına bağlıdır.

Türkiye’deki 27 Mayıs hareketinin, başka birçok memleketlerdeki askeri hareketlerden farkı, halktan ayrı bir askeri darbe değil, haksızlığa, kanunsuzluğa ve ahlâksızlığa karşı ve bunların getirdiği baskıya ve zulme karşı, halktan doğan isyanın bir devamı ve sonucu oluşunda ve küçük bir subaylar gurubu yahut birkaç askeri birlik tarafından değil, bütün ordunun iştirakiyle yapılmış bulunmasındandır. Bu özellikler, 27 Mayıs hareketinin halk ödevlerini ve sorumluluğunu bildikçe amacından uzaklaşamayacağına en kesin teminattır. Hareketin şerefine ortak olan geniş kütle, bu hareketi amacına ulaştırmanın sorumluluğunu da liderlerle paylaşmaktadır.

Türk milleti bu sınavda da başarı kazandıktan sonra, Türkiye topraklarından demokrasinin kökleri bir daha sökülemeyecektir.”

Ecevit’in Ulus Gazetesi’nde ki 27 Mayıs’ı darbesini öven yazısı…

SİYASİ KOMPLO

İster siyasî, ister iktisadî, ister sosyal, isterse de dinî olsun bir teşkilatın liderine bakarak o yapının geneli konusunda kanaate varabilirsiniz. Özellikle de yakın çevresi hususunda. Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyasi bir şahsiyetin etrafında insanlar niçin birikirler? Bunun iki cevabı var.

Biri, insanlar Cem Uzan’ın partisinde ne bulmuşsa, Kılıçdaroğlu’nda da onu buluyorlar. Diğeri ise, Kemalist eğitim sisteminin ürettiği; dinle, diyanetle, mâzî ile ilgisi olmayan saplantılı, muhakemeden mahrum, bir nevi putperest olmaları…

Bunların bir bölümü, Stockholm Sendromuna yakalanmış 1935 Dersim zulmünün mağdurları ve çocukları. Bunun da nedeni cahil bırakılma, beyinlerin yıkanması ve Aleviliği solculuk üzerinden inançsızlığa eşitleme.

Şair bu meseleyi şu dizelerle özetler:

Cellâdına âşık olmuşsa bir millet,

İster ezan, isterse de çan dinlet,

İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,

Müstahaktır ona her türlü zillet!

1923-1938 arasında Mustafa Kemal 9 hükümet değiştirmiş, bakanlık sayısı bugüne nispetle çok daha az olmasına rağmen 50 farklı kişiyi bakan yapmıştır…

SİYASET DEĞİRMENDİR

Son zamanlarda AK Parti’nin çok kişiyi harcadığı yönünde yaygın bir kanaat var. Bizse bu kanaatte değiliz. 17-18 yıllık kesintisiz süren iktidarda isimlerin değişmesinden tabii bir şey yok. Makamlar kimsenin tapulu malı değil.

Meseleye bir de CHP açısından bakınız. Bırakınız iktidarı, muhalefet partisi sadece on yıl bile olmamış Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde kaç CHP’liyi harcadı? İçinden kaç parti çıktı? Kaç kişiyi partiden ihraç etti? Sıradan bir dernekte bile bu kadar sürede onlarca insan yer değiştirirken, devlette isimlerin değişmesi son derece tabiidir.

Liderle uzlaşamayan veya başarısız olan gider. Mesele bu değil, mesele gidenin veya gelenin liyakatindedir. 1923-1938 arasında Mustafa Kemal 9 hükümet değiştirmiş, bakanlık sayısı bugüne nispetle çok daha az olmasına rağmen 50 farklı kişiyi bakan yapmış.

Hakeza İsmet İnönü de 12 yıllık cumhurbaşkanlığında tam 9 hükümet kurdurmuş, yüzden fazla kişiyi bakan yapmış.

ENTRİKA PARTİSİ

CHP bahsine dönecek olursak, onu özetleyebilecek en basit cümle entrika partisi olduğudur. CHP’nin olduğu bir memlekette asla huzur olmaz. CHP millî olmak şöyle dursun, yerli bile değildir. CHP bu milletin sırtındaki en büyük yüktür ve böyle bir yükün benzeri tarihte hiç görülmedi. Görülse de ömürleri kısa sürdü.

İsterseniz az geriye gidip, CHP’nin bildiğiniz bazı cürümlerini hatırlatalım:

– 27 Mayıs’ı kim yaptırdı? CHP

– 28 Şubat Darbesine kim omuz verdi? CHP

– 27 Nisan muhtırasını kim destekledi? CHP

– Mustafa Kemal’i kim öldürdü? CHP’liler

– PKK’nın siyasi uzantısını Milletin Meclisine kim taşıdı? CHP

– İslam’a düşmanlığı kim yapmakta? CHP

– Siyonizm’in hizmetkârı masonları kim koruyup kollamakta? CHP

– Bir darbe girişimi olan Gezi ve 17/25’i kim destekledi? CHP

– MİT tırların belgelerini kim sızdırdı? CHP

– 15 Temmuz’dan bir hafta sonra terör örgütü FETÖ’yü kim savundu? CHP

– Gülen hangi partiye bağış yapmıştı? CHP’ye

– PKK’nın Suriye kolu PYD’ye kim terör örgütü değildir dedi? CHP

– Demirağ ve Hürkuş’un uçak yapmasını kim engelledi? CHP

– Erbakan’ın da içinde yer aldığı millî otomobile kim mâni oldu? CHP

– Toprakları Yunan’a kim peşkeş çekti? CHP

– Hindistan Müslümanlarının parasını kim iç etti? CHP

– Hilafeti kim ilga edip, ümmeti kim dağıttı? CHP

– Kur’an okumayı kim yasak etti? CHP

– Alfabemizi, kılık kıyafetimizi kim değiştirdi? CHP

Hâsılı say say bitmez. Nihayetinde CHP’den kurtulmadan, bizim güçlü ve etkili bir ülke olmamız mümkün gözükmüyor. Olacaksa da bu CHP’ye rağmen olur ki, bu da anamızdan emdiğimiz sütün burnumuzdan gelmesi demektir.

Kemal Özer / Gerçek Hayat

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu